top of page

Cahit Zarifoğlu'nun Eşi Berat Zarifoğlu İle Röportaj

  • Yazarın fotoğrafı: Zennur Calik
    Zennur Calik
  • 13 Tem 2021
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 16 Tem 2021

Röportaj: Latife Süleyman, Zennur Çalık

ree

Abdurrahman Cahit Zarifoğlu… “Seçkin bir kimse değilim. İsmimin baş harflerinde kimliğim.” diyerek anlatmıştı kendinde saklı olan cevheri. “Ne çok acı var.” cümlesi, değişen çağlara rağmen aynı kalan acıların dili olacaktı. Adı gibi güç bir hayatı olsa da soyadı gibi zarif bir şekilde yaşadı o zorlu hayatı. “Şâir-i Mâderzâd” yani “Anadan Doğma Şair” diyerek anlatmaya çalıştılar onun kâbiliyetini. Yalnız şair değil, iyi bir mütefekkirdi. 47 yıllık kısa ömrüne her anlamda çok şey sığdırmış Cahit Zarifoğlu’nu en yakın şahidi, hayat arkadaşı Berat Zarifoğlu’ndan dinledik.


Cahit Hoca’nın çocukluğundan başlayarak onu tanıyalım istiyoruz. Nasıl bir çocukluğu varmış? Size çocukluğunu nasıl anlatırdı?


Çocukluğu zorluklar içinde geçmiş. Cahit, çocukluğunda sessiz, kendi hâlinde, efendi bir çocukmuş. Zaten biliyorsunuz büyük dedeleri Kafkasya’dan Maraş’a yerleşmişler. Dedelerinin adı Zarif’miş. Bu sebeple de onlara Zarifoğlu demişler. Babası evliliğin ilk yıllarında öğretmenmiş, sonra hakim olmuş. Ardından Cahit Bey sekiz yaşındayken babası ikinci evliliğini yapmış, dört ay eve uğramamış. Dolayısıyla babasız bir çocukluk geçiriyor ve babasızlık onu çok üzüyor. Yani kendi imkânları ile okuyup okullarının yanında işte çalışmışlar. Sait Abisi ile birlikte hayat mücadelesine erkenden başlamışlar. Bu yüzden liseyi altı senede, üniversiteyi on senede bitirmiş. Erdem Abi’ye de bahsettiği gibi, her ne olursa olsun yazmaktan vazgeçmemiş. Ayrıca dayılarının maddi manevi çok emekleri olmuş üzerinde.


Peki ne tür kitaplar okurdu? Hayatında iz bırakan bir kitabı var mıydı?


Ben evlendiğimde on dokuz yaşındaydım. Çocuklarımın da yaş aralığı çok az olduğu için ben yoğunluktan Cahit Bey’i tam anlamıyla takip edemiyor, eserlerini okuyamıyordum. Sonradan okudum.

Cahit Bey, Kur’an-ı Kerim Meali çok okurdu hatta çocuklarına Kur’an-ı Kerim’i kendisi öğretmeyi çok isterdi. Bu en büyük hayâliydi ama ömrü vefâ etmedi. Tabii bunun yanı sıra okumadığı kitap yoktu, her türden kitabı okurdu.

ree


Şimdi evliliğinize gelmek istiyoruz. Tanışmanız, evlenmeniz güzel insanların vesilesiyle oluyor. Peki Cahit Zarifoğlu nasıl bir eşti?


Necip Fazıl tanışmamıza, evlenmemize vesile oluyor. Biz Necip Fazıl’ı evimizde çok ağırladık. Cahit Bey, çok anlayışlı çok iyi bir eşti. Benim yaşım ondan küçük olduğu için ben yemek yapmaya yeni yeni başlamıştım. Yemek yaparken anneminki gibi olmadı mı acaba diye düşünüp üzülen biriydim. Yemeği onun önüne koyduğumda özür dilerdim. Ondan çok şey öğrendim, bana çok yardım etti. Fasulye yemeğini çok güzel yapardı, fasulye yapmayı ondan öğrendim. Çocuklarımın saçlarını tarardı. Kızımın tokasını bile bazen o takardı. Yani her açıdan bana yardımı dokundu.


Kusurlarımı görmezden gelirdi. Allah razı olsun. Cahit Bey’in nasıl bir baba olduğunu Erdem Abi “Cahit’in çocukları sevmesi, onlarla ilgilenmesi; bir annenin şefkâti gibidir.” diyerek anlatır. Çocukları çok severdi. Komşuların çocuklarını da çok sever, onlarla oynar, fotoğraflarını çekerdi.

Şiirlerini ve anılarını okuduğumuzda derin bir tefekkür görüyoruz. Tefekküre sizleri de dahil eder miydi?


Evet, tefekkür onun için çok önemliydi, çok tefekkür ederdi. Ama tefekkür sürecine bizi dahil etmezdi. Yakın arkadaşlarının anlattıklarına göre de Cahit Bey, az konuşurmuş ama öz konuşurmuş. Fakat arkadaşlarını harekete geçiren de yine Cahit Bey’di. Az konuşur, çok iş yapardı. Yapabileceklerini söyler, yapamayacakları için de önce tefekkür sonra tevekkül ederdi.



Zarifoğlu’nun şeyhi ile ilk görüşmesini, intisabını ve bu intisabın onun hayatına ne gibi etkilerde bulunduğunu bize biraz anlatır mısınız?


Zaten Cahit Bey’le, manevi değişiminden sonra tanıştım. Onun hocası Rasim Bey’lerin de bağlandığı Erzincanlı Abdurrahim Efendi’ydi. Perşembe günleri hatim günleriydi. Her hafta başka bir evde tefekkür ve zikir için toplanırlardı. Cahit Bey’e bu tür sohbetler çok iyi gelirdi.


Peki iş hayatını, çalışmayı sever miydi yoksa çalışmaktan şikâyet mi ederdi?


Çalışmayı severdi ama mevcut sistemde tam anlamıyla çalışılmadığını anlatır, bu yüzden şikâyet ederdi. Pek çok işte çalıştı ama orada boş kaldığını ve aldığı paranın tamamen helal olmadığı düşünürdü. Tabii ben küçük olduğum için onu o zamanlar pek anlamazdım.


Cahit Zarifoğlu’nun İstanbul’u nasıldı? En sevdiği semt neresiydi ve niçin orasıydı?


Cahit Bey, en çok İstanbul’u severdi. En sevdiği semt Beylerbeyi’ydi. Her hafta sonu cumartesi günü, köfte yapıp çiçek ekmeğine koyardık, sahile karşı oturup çayla köfte ekmeğimizi yerdik. Hava iyi de olsa kötü de olsa muhakkak giderdik. Ayrıca Moda’yı da çok severdi. Moda Parkı’na çocuklarla çok giderdik. Ailece orada çok vakit geçirmişizdir.


Tabii bunların yanı sıra aslında hareketli bir aile yaşantınız oluyor. Epeyce Afgan ailesini kendi evinizde ağırlamışsınız. Cahit Bey’in Afganistan’a ilgisi nasıl başladı, bu tür çalışmalarını ve bu çalışmaların arka planını anlatır mısınız?


Cahit Bey, gündemi çok yakından takip ederdi. Televizyonu sırf bu yüzden izlerdi. Hatta o dönemde tek kanal vardı biliyorsunuz. O tek kanalın çocukların zihnini olumsuz etkilediğini, açıkçası çocukları zehirlediğini düşünürdü. Bu yüzden Cahit Bey ve arkadaşları, televizyonda anlatılan yanlışları kalemleriyle düzeltmeye çalıştılar. Hatta hiç gündemde yokken özel kanalların açılması gerektiğinden bile bahsettiler o dönemde. Çalışmalarına gelince, onlar sadece Afganistan için değildi. Haberleri takip ederdi. Zalim hangisi mazlum hangisi diye düşünür; mazluma destek, zalime kalemiyle dur demek için çalışırdı.


Son olarak, Cahit Hoca gibi, mücadelesini zariflikle kuşatmaya niyetlenen biz gençlere neler söylemek istersiniz?


Benim haddime değil ama gençler eskiden başıboş gibi gelirdi bana. Şimdi hakikâten kendini bulmaya çalışan, araştıran, duyarlı, güzel gönüllü, samimi gençler var. Hatta bazen Cahit Bey de bugünleri, böyle güzel gençleri görseydi keşke diye düşüyorum. Cahit Bey ve arkadaşları imkânsızlıklar içerisinde çok çalıştılar, gençlik için emek verdiler, eserler ürettiler. Gençler imkânların bunalımına girmesinler.

Rehavete kapılmasınlar, imkânların kıymetini bilsinler, heyecanlarını diri tutsunlar inşaAllah devamı gelir. Rabbim yollarınızı açık etsin.


ree




Yorumlar


Yazı: Blog2_Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

©2021, hayatvesanat tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page